Çocuk gelişiminin kilometre taşlarını anlatan Dr. Gülçin Güven,
çocuğa yönelik engelleyici davranışlar ve zararları hakkında önemli bilgiler
verdi.
ANNELER CİDDİ HATALAR YAPIYOR
“Çocuğun sonsuz yanlış
yapma hakkı ve lüksü var ve bu yanlış yapma hakkını onlara verip daha iyi nasıl
olabilir, doğruya nasıl gidebilirim konusunda onlara mihmandarlık yapmakla
yükümlüyüz. Büyüme sürecinde onların bazı engelleri rahat ve sağlıklı bir şekilde
aşabilmeleri için destek olacağız. Biz anneler olarak ciddi hatalar yapıyoruz.
Çocuklara neyi yapmamaları gerektiğini öğretiyoruz. ‘Sana kaç kere söyledim
bunu yapma’ dersek bu çocuk için bir şey ifade etmez. Özellikle 2.5-3
yaşlarındaki çocuklarda ‘me’, ‘ma’ ekleri çocuğun disiplinsiz davranması için
kullanılan eklerdir. Bu ekler kadar çocukta olumsuz etki oluşturabilecek bir
şey yoktur...
YAPI TAŞLARI YERİNDEN OYNASIN
Peki gelişimin yapı
taşları yerinden oynarsa ne olur? Çok iyi bir şey olur. Çocuk yürümeye
çalışırken çabalıyor ve düşüyor, çok normal. İlk yürüme dönemindedir ve çok sık
düşer. Peki şu boyda dünyanın en güzel varlığı yere düşse ne olabilir,
berelenebilir. Aman düşmesin, aman canı acımasın... Adım adım ve düşe kalka
büyüyor çocuklar. Akabinde olgunlaşma geliyor. Peki bu olgunlaşma neler
getiriyor. Bekleyebilmeyi, sabredebilmeyi, anlayabilmeyi, kendini tutabilmeyi.
Yani sınıra uyabilmeyi, sınırların dışına çıkılmaması gerektiğinin farkına
varmayı.
SINIRLARINI BİLMEYEN ÇOCUKLAR
Özgürlüğü sonsuz ve
sınırsız bir hak gibi düşünüyor anneler. Özgürlük dediğimiz şey aslında çok
ciddi sınırların ve kuralların olduğu, bizi bir çerçevenin içine koyan bir
durum aslında... Özgür değil, sınırlarını bilmeyen, nerede nasıl davranacağını
bilmeyen bir çocuk modeli çıkıyor karşımıza. Burada çocukların herhangi bir
sorumluluğu var mı? En başta söylediğim gibi hayır. Tüm sorumluluk bizde. Eğer
bizler bunun farkındaysak bir an önce bu işe el atmalı. Anne baba eğitimleri
çok önemli. Çocuklar bizim ne söylediğimize değil nasıl söylediğimize
bakıyorlar. Yolda anneyle yürürken çocuk koşarak gidiyor, takılıyor düşüyor.
Düştükten sonra dönüp bakıyor arkaya; annenin havasına göre ya ağlıyor ya
ağlamıyor. Düşe kalka büyürken de anne babanın çok müdahale etmemesi lazım.
Yani bu dengeyi tutturmak çok kolay değil ama imkansız da değil.
ÇOCUKLAR GAZLA ÇALIŞIR
Yeri geldiğinde düşecek,
başaramayacak ama daha sonra başarmanın hazzını yaşayacak. Ben diyorum ki
çocuklar gazla çalışır. Marifet iltifata tabidir. Çocuklara diyeceğiz ki ‘ne
kadar güzel yapmışsın.’ ‘İnanmıyorum, bu odayı sen mi topladın?’ Ama inanarak
söyleyeceğiz. Beden diliyle onu anlatmak lazım. Öğretmenler bunu çok yapıyor. Yan
sınıfın öğretmeni geliyor diyor ki, öğretmeniniz sizi çok güzel anlattı, çok
güzel şarkı söylüyormuşsunuz. Benim için de söyleyin hadi. Verdiniz gazı
çocuklara. Avaz avaz o şarkıyı söylerler. Kendilerini ortaya koymak için her
şeyi yaparlar.
ÇOCUĞUN ÖNÜNÜ KESMEYİN
4-5 yaşında dışarıda bebek arabasında olan çocuklara çok üzülüyorum. O çocuğun koşarak gitmesi gerekiyor. Takılıp düşmesi gerekiyor. Belki anne yürürken yanında bisikletle gitmesi gerekiyor ama maalesef bebek arabasında son derece atıl bir şekilde etrafına bakıyor, bir müddet sonra da uyuyor. Annenin amacı da o zaten. Çocuğun çabalarını desteklememiz gerekiyor ki bir sonraki aşamaya geçtiğinde girişimde bulunan bir fert olabilsin. Okul öncesinden ilköğretime geçtiğinde sorulara parmak kaldırıp cevap verebilmek için girişimde bulunsun. Bir ürün ortaya çıkarmak için çaba göstersin. Bu anlamda çocuğun altyapısını hazırlamak gerekiyor. Onu engellemek değil. ‘Hayır oradan çıkamazsın’, ‘hayır oradan düşersin’ diye önünü kesmek ve engellemelerle yaklaşmamak gerekiyor bu yaş çocuğuna. Hatalarını da görmezden gelmek gerekiyor.
ÇOCUĞUN ÖNÜNÜ KESMEYİN
4-5 yaşında dışarıda bebek arabasında olan çocuklara çok üzülüyorum. O çocuğun koşarak gitmesi gerekiyor. Takılıp düşmesi gerekiyor. Belki anne yürürken yanında bisikletle gitmesi gerekiyor ama maalesef bebek arabasında son derece atıl bir şekilde etrafına bakıyor, bir müddet sonra da uyuyor. Annenin amacı da o zaten. Çocuğun çabalarını desteklememiz gerekiyor ki bir sonraki aşamaya geçtiğinde girişimde bulunan bir fert olabilsin. Okul öncesinden ilköğretime geçtiğinde sorulara parmak kaldırıp cevap verebilmek için girişimde bulunsun. Bir ürün ortaya çıkarmak için çaba göstersin. Bu anlamda çocuğun altyapısını hazırlamak gerekiyor. Onu engellemek değil. ‘Hayır oradan çıkamazsın’, ‘hayır oradan düşersin’ diye önünü kesmek ve engellemelerle yaklaşmamak gerekiyor bu yaş çocuğuna. Hatalarını da görmezden gelmek gerekiyor.
İNATÇI, ALINGAN VE KÜSEN BİREY OLUR
İnatçı ve direnç
sergileyen tavırlar 2.5 yaşın en önemli özelliklerinden biri. Kesinlikle ‘me’,
‘ma’ eklerinin yetişkinler tarafından kullanılmaması gerekir. ‘Bunu yapman
doğru değil’ ifadesi de aslında yapma demek. Bunu kelimelerle çocuğa ifade
ettiğiniz zaman inatçılık ve direnç belirtilerini daha alt düzeyde yaşıyor.
Literatür diyor ki; inatçılık, alınganlık ve küsme yetişkin davranışı değildir.
Eğer 2.5 yaşta anne, baba ve öğretmen ‘hayır diyorum sana’, ‘yapma diyorum
sana’, ‘dokunma diyorum sana’ şeklinde bir yaklaşım sergilediyse çocuk bu
gelişim sürecini sağlıklı atlatamadığı için yetişkinlikte inatçı, alıngan ve de
küsen bir birey olarak karşımıza çıkıyor. Yani aramızda bu özelliklerden birini
taşıyan varsa annenize ‘2.5 yaşında bana nasıl davrandın’ diye sorun.”